Blokzincir ve Kriptopara Hakkında Temel Konular

Blockchain çok sık duymaya başladığımız bir kavram olmaya başladı. Bazen blockchain yerine “dağıtık defter” ifadesi de kullanılıyor. Kripto, blockchain, dağıtık defter… Tüm bu kavramlar bitcoinin dünyamıza girmesi ile çokça duyulur oldular ve insanların zihninde bu kavramların daha önceleri hiç var olmadıkları ve bitcoinin ortaya çıkması ile oluşan kavramlar oldukları düşüncesi yer etmiş durumda. Bu kavramlarla ifade edilmeye çalışılan  teknolojilerin geliştirilme amacı da şu an bu yazının(verinin) oluşturulmasına ve okunabilmesine aracılık eden bilgisayarların var olma sebebi de bu cihazları geliştirmeye çalışan mühendislerin çözmeye çalıştıkları şey de  “veri problemi” dir. Verinin nasıl depolanacağı ve bu veriyle neler yapılabileceğine dair problemlerdir.

Bilgisayarların dünyamıza ilk girdiği yıllara ait filmlerdeki işyeri kesitlerinde şöyle bir detaya dikkat ettiniz mi hiç? Bilgisayarların üzerinde bulundukları masalarda çokça not defterleri, dosyalar, kağıtlar; bu masaların etrafındaki raflarda çokça klasörler mevcuttur. Bilgisayarların veriyi depolayabilme kabiliyeti arttıkça o defterlerde, klasörlerde ve kağıtlardaki yazılar bir şekilde bilgisayara aktarıldı.

Arama motorlarında yapacağımız aramalarda blokzincirin ne olduğuna dair tanımlamalardan içinde veri kavramına değinilmeyenlerin kanımızca başarılı tanımlar olduğunu söyleyemeyiz. Blokzincir,  verileri fikir birliği içerisinde kaydetmek, saklamak, güncellemek ve doğrulamak için kriptografik teknikleri kullanan özel bir dağıtık defter (distributed ledger) türüdür.

Dağıtık defter teknolojisi nedir? Dağıtık defter teknolojisi ilk olarak 1991 yılında Stuart Haber ve W. Scott Stornetta tarafından yayımlanan “How to time-stamp a digital document” makalede anlatılmıştır. Bu teknolojinin doğmasına sebep olan başlıca problemler;

merkezi otoriteler olmadan işlem yapılamaması,

aracısız işlem yapmanın mümkün olmaması,

merkezi verilerin manipüle edilmeye açık olması,

anonim işlem yapmanın mümkün olmaması,

kullanıcıların veriler üzerinde tam kontrol sahibi olmamaları,

ağa katılan cihaz sayısının artması ile işlem kapasitelerinin bunu kaldıramamasıdır.

DDT, verileri birbirine bağlı çok sayıda konumda depolamayı sağlayan bir protokoldur. Bir veriye yeni bir veri eklendiğinde tüm konumlar üzerinden güncellenir. Bu iletişim bilgisayar ağları aracılığıyla gerçekleştirilir. Dağıtık defter veritabanlarının değiştirilmesi, yönetimi ve yedeklenmesi tüm ağa yayılmıştır. Veriler birbirine bağlı çok sayıda konumda saklanır. Bir saldırı gerçekleştiğinde veritabanlarından yalnızca biri etkilenir ve ağın geri kalanı kesintisiz olarak devam edebilir.

Merkezi bir veritabanı ise dağıtılmış defterlerin tam tersidir. Veriler tek bir yerde saklanır ve yalnızca yetkili taraflarca korunur. Kullandığımız günlük teknolojinin çoğu merkezi veritabanlarından yararlanıyor.

 

Blockchain bir tür dağıtılmış defterdir; yani verileri birbirleri arasında kaydeden, paylaşan ve senkronize eden bağımsız bilgisayarlar vardır. Başka bir deyişle blockchain, bilgileri kriptografik işlevlere bağlayarak saklar. Adından da anlaşılacağı gibi blockchain bilgiyi bloklar halinde saklar. Bu blok dolduğunda, önceki bloğa zincirlenir ve verilerin hareketini zaman damgalayan ve kronolojik sırasını koruyan bir zincir oluşturulur. Bu ilk bakışta karmaşık gibi görünüyor ama gelin aslında ne demek istediğimizi tartışalım.

Yan tarafta birbirine bağlı blokların görselleştirilmiş şekli vardır. Her blok aslında bir veri paketinin koruyucusudur. Tam bir blok oluşması için, bir bloğun önceki bloğun kriptografik karmasına(verilerin hash fonksiyonundan geçirilmesi sonucu çıkan değer, blok hash’i), zaman damgasına ve veri işlemine sahip olması gerekir. Her blok bir önceki blok hakkında bilgi içerdiğinden, bu bloklar bir zincir oluşturur. 277314'te saklanan bir veriyi değiştirmek için sonraki tüm blokların da değiştirilmesi gerekir.

Satoshi Nakamoto, Bitcoin'in anonim yaratıcısıdır ve bitcoin in manifestosu diyebileceğimiz ‘bitcoin whitepaper’ı Ekim 2008'de yayınlamıştır. Bitcoin'in arkasındaki ana motivasyon, "güven yerine kriptografik kanıta dayalı bir elektronik ödeme sistemi" yaratmaktı. "Bir CPU-bir oy" fikrini kullanarak dağıtılmış fikir birliği ve iş kanıtını kullandı. Satoshi Nakamoto ‘bitcoin whitepaper’ da iş kanıtını bu şekilde açıklıyor:

“İş İspatı, çoğunluğu temel alan karar mekanizmasında temsilcilerin belirlenmesi problemini de çözüyor. Çoğunluğu oluşturmak için her IP adresi başına bir oy prensibi benimsenmiş olsaydı çok sayıda IP adresi edinebilecek herkes kendi başına çoğunluğu oluşturabilirdi. İş İspatı mekanizmasının temelinde ise her CPU başına bir oy prensibi bulunuyor. Çoğunluk kararını temsil eden en uzun zincir, aynı zamanda, en fazla İş İspatı çabasını sağlamış olan zincir. CPU gücünün çoğunluğu dürüst node’lar tarafından kontrol edilirse bu dürüst zincir, en hızlı büyüyen zincir olacaktır ve rakiplerinin önüne geçecektir.”